Peki bu pencerenin farkılılığı nedir? Bu pencere hem Şerif Mardin'e, hem de onu eleştirenlere hak vermektedir. Toplumumuzda, Şerif Mardin'i eleştirenlerin dediği türden, "güllük gülistânlık" bir durum kesinlikle sözkonusu değildir, fakat Şerif Mardin'in dediği gibi de, bu baskı, mutlak anlamda "kötü" birşey değildir. Bu konuya kaldığımız yerden, daha sonra devam edeceğiz...
29 Ekim 2007 Pazartesi
Mahalle Baskısı
Peki bu pencerenin farkılılığı nedir? Bu pencere hem Şerif Mardin'e, hem de onu eleştirenlere hak vermektedir. Toplumumuzda, Şerif Mardin'i eleştirenlerin dediği türden, "güllük gülistânlık" bir durum kesinlikle sözkonusu değildir, fakat Şerif Mardin'in dediği gibi de, bu baskı, mutlak anlamda "kötü" birşey değildir. Bu konuya kaldığımız yerden, daha sonra devam edeceğiz...
28 Ekim 2007 Pazar
Bir Sosyal Bilimci Açısından Batılı Bir Toplumda Yaşamanın Psiko-Sosyal Avantajları
Batılı bir toplumda yaşamak bir sosyal bilimci için önemli bir fırsattır. Bunlardan birincisi, bilimsel bilginin akış yönüyle alakalı bir fırsattır. Şunu kabul etmek gerekir ki, bilimsel anlamda (burada sosyal bilimden bahsediyoruz) hâlâ batıda üretilen bilgiler bizim de üzerine kafa yorduğumuz bu alana yön vermektedir. Bu durum, tabii ki, esas itibariyle makro konular için geçerlidir, yani toplumsal değişme, özgürlük, eşitlik, sosyal adalet, vs. gibi genel konulardır; yoksa Türkiye’nin herhangi bir köyündeki bir sosyal probleme ilişkin sosyal bilimsel bilgi akışının da batıdan geldiğini söylemek doğru olmaz. Fakat işin aslına bakılırsa, genelde bilim topluluklarını, özelde de bilim insanlarını heyecanlandıran, onlara enerji ve şevk veren ve alanda da önemli dönüşümlere vesile olabilecek meseleler makro meselelerdir; yani, o yukarda belirttiğimiz köydeki sosyal problemin dünyayı etkilediği pek görülmemiştir.
O halde, işin kaynağında olmak, doğal olarak bir sosyal bilimci için, olaya uzak bölgelerde olmaktan daha avantajlıdır. Birincisi, orada bulunmanın kaynaklara çabuk ulaşabilme açısından altyapısal olarak bir avantajı vardır. Elektronik veritabanları, yerel, bölgesel ve üniversite kütüphaneleri bu anlamda, araştırma yapmak isteyen herkese açıktırlar. Ve bu kaynaklar, bilim dünyasının en son, en yeni eserleriyle sürekli olarak güncel halde tutulurlar. Burada “yeni kitap” algılaması hakkında bir karşılaştırma yapmak yerinde olabilir. Batı’daki bir araştırmacı için yeni kaynak, genelde içinde bulunulan yılda ya da en fazla 1-2 sene öncesinde basılmış kaynaklardır. Bilginin kendilerine batıdan aktığı ülkelerde ise bu algı, bilgiyi alan toplumun durumuna göre 5-10 hatta 20 yıl gibi farklılıklar gösterebilir. Türkiye açısından bunun değerlendirmesini, okuyucu kendisi yapabilir.
Batı’da veritabanlarına ulaşım çok geniş çaplıdır. Diğer birçok toplumda ise, bilime, araştırmaya vs. verilen kaynakların yetersiz olmasından dolayı (bazen de ideolojik gerekçelerden dolayı) veritabanlarından faydalanmak bile çok sıkıntılı bir iştir. Ya kullanım olan veritabanları eski, ya da sınırlıdır.
NOT: Aklıma geldikçe, başka gerekçeler de ileri sürmeye çalışacağım.
10 Ekim 2007 Çarşamba
Özlü Söz
"Yol uzun, yorgan kısa..."
Ne anlama geldiği, ya da ne anlama gelebileceği konusunda herhangi bir fikri olan varsa ve burada benimle paylaşırsa, çok memnun olurum. Nitekim, ben de merak etmekteyim, acaba bu ne demek olabilir diye, acaba istemeden, bilmeden çok özlü bir söz mü ettim diye... Öyle birşeyler işte! :)
25 Eylül 2007 Salı
Bugün Ne Yedin Meselesine Farklı Bir Bakış
Mesela, örnek olarak farklı bakış açısına sahip iki kişinin konuşmasına bakalım...
Ayşe: Bugün öğle yemeğinde ne yedin?
Mustafa: Valla şöyle bol yoğurtlu, tereyağlı İskender yedim...
Ayşe: Iyy iğrençsin Mustafa!!! Sen şuna ölü hayvan eti yedim desene!!!
Başka bir örnek de, küçükken bir kuzenim, bir kurban bayramı sırasında bir ineğin kesildiğini görmüştü ve ondan sonra da et yemeyi bırakmıştı. Yani etlerin, kesilen hayvanlardan geldiğini gördüğünde onun da bir nevi olaya bakış açısı değişmişti diyebiliriz sanırım... O kuzenim hâlâ daha et yemez.
Yani sonuçta aynı yemek, ama meseleye baktığınız yere göre yemeğin adı, statüsü, lezzeti, çekiciliği bence çok büyük değişikliklere uğruyor... Peki şimdi ben bunu niye anlattım? Birincisi, hayatımızın her anında, yaşadığımız toplumda bulunan farklılıklardan küçük bir tanesinden bahsetmiş olduk; ikincisi de bu vesileyle vejeteryanların zihin dünyasına basit bir giriş yapmış olduk. Ahan da başım göğe erdi!!! :)
9 Eylül 2007 Pazar
Çarliston Biber v.s. Sivri Biber
Ben: Çarliston biber var mı?
Görevli: Abi Çarliston biber yok, sivri biber al istersen.
Ben: ?!#&%!?&!???????
Ya kardeşim, ben niye sivri biber alayım, ben oraya Çarliston biber almaya gelmişim. Ben ne alacağımı, ne isteyeceğimi bilemeyen biri miyim? Ben sivri biber almak istesem, onu senden isteyemez miyim, bunun hesabını, kitabını kendi kendime yapamaz mıyım? Hadi birbirinin ikâmesi olabilecek şeyler söylesen bir nebze kabul edeceğim ve beni insan yerine koymamana rıza göstereceğim, tepemin tası atmayacak, sakin sakin günüme devam edeceğim... Ama sen böyle konuşunca benim de hakkım değil mi artık seni eleştirmek? Yok kardeşim yok istemiyorum sivri biber miber...