16 Ocak 2008 Çarşamba

Stockholm'den...

Burada ulaşımı, Linköping'in aksine, metroyla yapıyoruz. Eee böyük şeher tabii ki! Yaşadığım yer Stockholm'ün suç oranları açısından, göreli olarak, pek tekin sayılmayan bir bölgesi. Yani tabii ki, hergün adam kaçırma, cinayet, tecavüz, hırsızlık vs. gibi olaylar yaşanıyor değil, ama dediğim gibi Stockholm'ün diğer bölgelerine kıyasla, göreli olarak, suç oranları açısından biraz daha heyecanlı, hareketli bir bölge. Bu tür özelliklerinden dolayı yaşadığım yere Stockholm'ün Harlem'i diyorum.

Ana hatlardaki metrolarda genelde güvenlik olmuyor, ya da biletleri kontrol eden birisi, çünkü zaten baştan biletinizi göstererek veya kartınızı makinaya okutarak geçiyorsunuz, ama daha küçük ve ara hatlarda, kendilerine "kaplan" dediğim bilet kontrolcüleri var. Bunlar, sabahtan akşama kadar kafalarına estiği gibi bir trenden inip diğerine geçen ve trene kaçak binenleri yakalamaya çalışan görevliler. Kendilerine neden "kaplan" dediğim meselesine gelecek olursak, bu görevlilerden bazıları, tren durağa yaklaşınca sinsice kendilerini gizliyorlar ve kapılar kapanıp, tren duraktan ayrılmaya başladığında da gizlendikleri yerden çıkıp, avlarının üzerine aniden atlıyorlar. Ayni kaplan gibi yani! :)

Yani dışarıdan bakıldığında trenin içi göründüğünden, bileti olmayan birinin, görevliyi farkettiği takdirde trene binmemeyi tercih etmesi şansı olabiliyor. Fakat artık bunların farkında olan görevliler de tren durağa yaklaşınca, bazen bir yolcu gibi bir koltuğa oturup kendilerini gizleyebiliyorlar, ya da bir kapı kenarında bekleyip, inecek bir yolcuymuş gibi görünebiliyorlar. Bu durumda, dışarıdan pek fazla farkedilemeyebiliyorlar. Onları göremeyip de içeri dalan "beleşçiler" ise, görevlinin saklandığı yerden çıkmasıyla birlikte avlanmış oluyor.

Kaplanlar ve Harlem... Stockholm'e kazandırdığım, şimdilik, iki sosyolojik-psikolojik kavram... :) Artık başım göğe ermek üzere!

Selamlar...