15 Eylül 2011 Perşembe

Spor Toto Süper Lig 2011-2012: Sezon Başı Değerlendirmeleri

Spor Toto Süper Lig'in ilk haftası geride kaldı. Sezon başı olması sebebiyle bu yazıda sezon öncesi genel bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Hafta sonu sadece 4 maçı izleyebildiğim için değerlendirmelerimi de bu dört maçtaki takımlar çerçevesinde yapacağım.

Eskişehirspor - Beşiktaş: Hafta sonu ilk izlediğim maç doğal olarak bu maçtı. Beşiktaş ile ilgili olarak sezon öncesi arkadaşlara yorum yaparken şunu söylemiştim: Beşiktaş büyük ihtimalle geçen sezonun bir nevi devamını yaşayacak; yani, istikrarsız oyunuyla iki ileri, bir geri şeklinde bir performans gösterecek. Beklediğim gibi de oldu ve Beşiktaş ilk maçta mağlubiyetle tanıştı. Beşiktaş bundan sonraki iki maçını kazanabilir, ama ondan sonra tökezlemesi yine an meselesi olacaktır. Bu yorumumu lig süresince Beşiktaş için ben takip edeceğim. Beşiktaş'ın istikrarsızlığının sebebi ile ilgili belki de tek yorumum şöyle: Beşiktaş takım olamıyor. Kadrodaki tek tek isimler bazında belki de ligin en iyi kadrosuna sahip olmasına rağmen, takım olamadığı ve takım ruhu oluşturamadığı için Beşiktaş istikrarı yakalayamıyor.

Eskişehirspor ise takım oyununu sahaya yansıtabildiği ve mücadele edebildiği ölçüde başarılı oldu bence. Bu sene için benim iddiam şu ki; takım oyununu iyi oynayan, hep birlikte mücadele eden takımlar bu sene, sadece yıldızları olan ve bu yıldızlara endeksli olan takımlara nazaran daha başarılı olacaklar. Eskişehirspor da takım oyunuyla önplana çıkan ekiplerden birisi olabilir. Kişisel olarak Alper Potuk yine çok iyiydi. Kris Boyd'un neden oynamadığını bilmiyorum, ama o olmasa bile Mehmet Yıldız ve Batuhan bu sene iyi performans sergileyecek gibi görünüyor.

Manisaspor - Trabzonspor: Trabzonspor geçtiğimiz sezondan birçok önemli oyuncusunu kaybetti ve yeni bir kadro kurarak sezona başladı. Benim görebildiğim kadarıyla Trabzonspor hâlâ takım olabilme sürecini yaşıyor. Takımın Manisaspor karşısında yaşadığı sıkıntıyı da ben buna bağlıyorum. Trabzonspor geçtiğimiz sezonlarda oturtmuş olduğu oyun anlayışını, yeni kadrosuyla yeniden oturtmak zorunda. Bunun için de takımın bir arada olması ve birçok maç yapması gerekiyor. Dolayısıyla ben Manisaspor maçındaki puan kaybını böyle değerlendiriyorum. Trabzonspor'un yeni kadrosu arasındaki uyum arttıkça ve bu kadro, Şenol Güneş'in oyun anlayışını hazmettikçe Trabzonspor yine rahat maçlar oynamaya ve galip gelmeye başlayacaktır.

Manisaspor'un durumu da tam Trabzonspor'un tersiydi. Takım çok az oyuncusunu kaybetmişti ve oyun anlayışı da geçen seneden bu seneye büyük ölçüde aynıydı. Dolayısıyla oturmuş kadro ve oyun anlayışı Manisaspor'un oyunda kalabilmesini ve beraberlik golünü bulabilmesini sağladı bence.

İBB - Galatasaray: Bu maçla ilgili yapacağım yorum da aslında yukarıdaki yorumlarla aşağı yukarı aynı. Bir tarafta senelerdir birlikte oynayan bir takım, oyun anlayışını hazmetmiş bir takım ve o takımı çalıştıran istikrarlı bir teknik direktör var. Diğer tarafta ise yeni bir teknik direktör, yenilenmiş bir kadro ve daha yeni yeni oturtulmaya çalışılan yeni bir oyun anlayışı var. Dolayısıyla kadrolar arasında ne kadar kalite farkı, ne kadar yıldız oyuncu farkı olursa olsun, bence saydığım diğe faktörler maçı kimin kazanacağını kestirebilmek noktasında daha etkili oluyor. Maç sonrasında Fanatik ve diğer gazetelerde oldukça abartılı yorumlar okuduk. Yok işte, daha ilk haftadan revizyon, operasyon, kriz söylemleri... Daha ilk haftadan Baros & Terim kapışması, daha ilk haftadan ipi çekilenler vs. Daha ilk haftadan "Galatasaray'da değişen birşey yok" türünden yorumlar ve değerlendirmeler bence çok abartılı, gereksiz ve saçma değerlendirmeler. Galatasaray'da değişen çok şey var, ama bu değişikliklerin ne yönde bir takım ortaya çıkaracağını görebilmek için biraz daha beklemek gerekiyor. Ben bu noktada Galatasaray'ı Beşiktaş'tan çok daha şanslı görüyorum. İddiam odur ki, Galatasaray önümüzdeki haftadan başlamak üzere, en az 4-5 maçlık bir galibiyet serisi yakalayabilir. Uzun dönemde bence Galatasaray'ın kriz çıkarabilecek en büyük potansiyeli Fatih Terim. Onu da izleyip göreceğiz.

İBB için söyleyecek fazla birşey yok. Webo müthiş bir transfer. Takımın oyun anlayışı artık oturmuş, oyuncular birbirlerini tanıyorlar. Geriye kalan sadece çalışmak, mücadele etmek ve yüksek bir konstantrasyonla her maça aynı derecede önem vererek maçları oynamak. Böyle olduğu takdirde İBB'nin kazandığı başarılar pek de sürpriz sayılmayacaktır. Haftaya oynayacakları Trabzonspor maçı da bence oldukça ilginç bir karşılaşma olacak.

Fenerbahçe - Orduspor: Fanatik gibi gazeteler Galatasaray'ın mağlubiyetini ne kadar abarttıysalar, Fenerbahçe'nin galibiyetini de aynı derecede abarttılar. Fenerbahçe kesinlikle Galatasaray'dan daha iyi bir oyun ortaya koymadı. İBB ve Orduspor'u karşılaştıracak olursak da, Orduspor, İBB'den çok daha organize bir oyun ortaya koydu. Orduspor sadece kapanıp, kontra ataklarla gol aramadı, aksine - elinden geldiği kadarıyla - futbolu bir bütün olarak oynamaya çalıştı. Fenerbahçe'nin eksiklikleri vardı, doğru, ama onlar da olsalardı bence Fenerbahçe bu maçı ancak böyle kazanabilirdi. Fenerbahçe'nin avantajı geçen seneki kadronun ve oyun anlayışının büyük ölçüde korunuyor olması. Fenerbahçe bence uzun vadede başarılı bir performans sergileyebilir, ama ilk maçta farklı bir kırılganlığın ipuçlarını da hissetmedim değil. Bu kırılganlıkla ilgili bazı sezilerim olsa da, daha net yorumlar yapabilmek için Fenerbahçe'nin daha zor rakiplerle oynayacağı maçları beklemek gerekecek sanırım. Bu haftaki Gaziantepspor maçı da bu açıdan iyi olabilir.

Hiç yorum yok: