4 Nisan 2011 Pazartesi

Spikerler, Yorumcular, Süper Ligin Kalitesi

Geçtiğimiz sene Milliyet gazetesinden Ali Eyüboğlu, "Maç Spikerleri Tarafsız Olmalı" başlığıyla bir yazı yayınlamıştı. Bu yazıya daha önce ben de değinmiştim. Bu yazıda ise bu durumun bu seneki yansımalarından biraz bahsetmeye çalışacağım.

Bu sene de maçı anlatan kişilerin tarafgirliklerinde herhangi bir değişiklik olmuş değil. Spikerler yine "büyük" takımların bir taraftarıymış gibi maç anlatmaya ve bu şekilde para kazanmaya devam ediyorlar. Bu davranışın yansımalarını bir "büyük" takımla diğer takımlar maç yaptığında açıkça görebilirsiniz. Maç, hep büyük takımın zaviyesinden yorumlanır. Mesela maç berabere devam ediyorsa ya da büyük takım o anda mağlupsa, bu takımın nasıl gol atabileceği, nasıl beraberliği yakalayabileceği, nasıl öne geçebileceği üzerine kafa yorulur. Yorumcular, büyük takımın teknik direktörünün ne tür taktiksel değişiklikler yapması gerektiği, oyuncu değişikliklerini nasıl yapması gerektiği hakkında beyin fırtınası yaparlar. Büyük takım  atağa kalktığında ya da gol attığında abartılı bir sevinç yaşarlar. Aslında bu tür davranışların, sonuncusu hariç, yapılıyor olması çok da anormal değildir. Maçı anlatanlar, hem maçı anlatabilirler, hem de maçla ilgili yorumlar yapabilirler. Bu yorumları maçın anlatışını zenginleştirir ve güzelleştirir; maçı izleyene de daha farklı bir zevk verir. Burada anormal olan ise bizde bu davranışın sadece büyük takımlar lehine yapılıyor olmasıdır. Bir nevi küçük takımlar, büyük takımların karşısında yenilmesi gereken kuklalar gibidirler.

Fakat sorun sadece maçı anlatanlarla da sınırlı değil. Maçları yorumlayanlar açısından baktığımızda da durum pek farklı değil. Değişik kanallarda pek çok yorumcu var, ama içlerinde büyük takımların sesi dışında ses olabilecek - ki bu yorumcular arasında Trabzonspor'u bile yorumlayan kimse yok - neredeyse kimse yok.  Lemi Çelik bir kanalda bir programda yorumcu olarak bulunuyor, ama onun da sesinin gücü çok sınırlı kalıyor. Rıdvan Dilmen, Sergen Yalçın, Mustafa Doğan, Hakan Şükür ve Metin Tekin gibi yorumcuların hangi takımları tuttuğunu zaten biliyoruz. Bunun dışında Erman Toroğlu, Ahmet Çakar gibiler de var. Yayıncı kuruluşun programında bile aynı tutumun yaşandığını söyleyebiliriz. Bu yorumcular arasında ise özellikle Rıdvan Dilmen hakkında biraz yorum yapmak istiyorum.

Rıdvan Dilmen bu zamana kadar yorumlarını beğenerek izlediğim, yorumlarına değer verdiğim biriydi. Fakat ne zamanki takım arkadaşı Aykut, Fenerbahçe'nin başına geçti, Rıdvan varolan bütün objektifliğini yitirdi. Rıdvan daha önceden de asıl olarak Fenerbahçe yorumcusuydu; bunu biliyoruz. Yeri geldiğinde Beşiktaş ve Galatasaray'ın da maçlarını yorumlardı. Ama bu yorumlarında genelde Fenerbahçe'nin eksik taraflarına, neler yapması gerektiğine yönelik tavsiyelerde ve eleştirilerde bulunurdu. Bu yaptığı da aslında normal karşılanabilir. Ama bu sene, Rıdvan bunun ötesine geçmeye ve artık Fenerbahçe'nin şampiyonluktaki rakiplerine - önceden  rakipler hem Bursaspor, hem Trabzonspor'du - yönelik psikolojik mücadelenin içinde yer almaya başladı. Rıdvan sürekli olarak Trabzonspor'un kötü oynadığından, yakında takılacağından ve puan kaybedeceğinden, tribün baskısından, oyuncular üzerindeki stresin artacağından vs. bahsetmeye başladı. Geçtiğimiz hafta oynanan Trabzonspor - Konyaspor maçının ardından ise Rıdvan, Trabzonspor'un böyle oynaması halinde Galatasaray'a 3-0 kaybedeceğini söyledi. Bu bence artık aşırılığın son aşamasıydı.

Evet, maçı anlatanlar maç hakkında, takımlar hakkında, taktikler, oyuncu değişiklikleri hakkında yorumlar yapabilirler, hatta yapmalıdırlar, ama yayıncı kuruluş her maça, oynayan iki rakip takımı tutan iki spiker koyabilir. Koskoca 70 milyonluk Türkiye'de bu tür maç anlatıcıları bulunabilir. Bunun dışında hem Maraton programı, hem de maç sonrası yorum yapan diğer spor programları yorumcu kadrolarını biraz daha genişletebilir ya da yorumcu çeşitliliğini arttırabilir. Bursaspor geçtiğimiz sene bir devrim yaparak şampiyon oldu, ama hâlâ yorumcular arasında Bursaspor adına yorum yapan birisi yok. Trabzonspor adına yorum yapan ise sadece Lemi Çelik var. Artık en azından Bursaspor, Trabzonspor, Gaziantepspor, Kayserispor ve Eskişehirspor gibi takımların yorumcuları da bu programlara katılmalı. Geçtiğimiz hafta sporda şiddetin önlenmesine ilişkin Meclis'te kabul edilen yasa, Türkiye'de genel olarak sporun, özelde de futbolun kalitesinin arttırılması anlamında önemli bir gelişme. Ancak kalitenin arttırılmasında yayıncı kuruluşa, maçları anlatan kişilere, maç yorumları yapan programlar yayınlayan televizyon kanallarına ve tabii ki yorumculara da düşen önemli görevler var. Bunların hepsine dikkat edilirse daha kaliteli ve daha adil bir futbol mücadelesi izleyebileceğimizi düşünüyorum.