29 Ekim 2007 Pazartesi

Mahalle Baskısı

Mahalle baskısı denilen olguyu, ya da daha ziyâde, önüne çeşitli sıfatlar koyarak kavramsallaştırabileceğimiz her baskı çeşidini, en iyi anlayabileceğimiz yer(ler), o sözü edilen baskı türünün yaşanmadığı yer(ler)dir. İran gibi bir ülkede yaşanan baskıyı anlayabilmek için, Türkiye'de bir süre yaşamak gerekebilir. Türkiye'deki baskı çeşitlerini anlayabilmek için de başka bir ülkede yaşamak gerekir. Mahalle baskısı konusundan devam edecek olur ise, bu durumda bireyselliğin ön planda olduğu ülkelerde, örneğin Avrupa ülkelerinde, yaşamak gerekir. Son tahlilde, ben, bu mahalle baskısı meselesiyle ilgili olarak iki uçtaki bakış açısına da karşıyım. Bir uçtakiler, bu olguyu neredeyse bir "hayal ürünü" olarak görmekte ve sosyal gerçeklik alanında hiçbir yansımasının olmadığını düşünmekte ve bunu da çeşitli örneklerle, araştırmalarla, vs. desteklemeye çalışmakta. Bu grup, Şerif Mardin'in malum eleştirisini bizatihi olarak üzerine alıyor, fakat "Biz hiçbirşey yapmıyoruz!" tarzı bir savunmacı yaklaşım içerisinde. Aynı ucun diğer bir kolu da savunmacılığı bırakıp, saldırıya geçmekte ve baskı yapan konumunda olmadığını, hatta iddia edilenin aksine, asıl baskıya uğrayanın kendisi olduğunu iddia etmekte ve tabii ki, yine bu çerçevede "sosyal bilimsel" araştırmalar yapmakta. Diğer uçta ise Şerif Mardin'in ortaya attığı kavrama sıkı sıkıya sarılıp, onunla kendilerini ve bütün yaptıklarını meşrûlaştırmaya çalışanlar bulunmaktadır.

Peki bu pencerenin farkılılığı nedir? Bu pencere hem Şerif Mardin'e, hem de onu eleştirenlere hak vermektedir. Toplumumuzda, Şerif Mardin'i eleştirenlerin dediği türden, "güllük gülistânlık" bir durum kesinlikle sözkonusu değildir, fakat Şerif Mardin'in dediği gibi de, bu baskı, mutlak anlamda "kötü" birşey değildir. Bu konuya kaldığımız yerden, daha sonra devam edeceğiz...

Hiç yorum yok: