23 Ocak 2011 Pazar

Trabzonspor'un En Büyük Sorunu: Taraftar

Trabzonspor - Ankaragücü maçının analizi çeşitli boyutlarda yapılabilir; ama benim ilk etapta yoğunlaşmak istediğim boyut taraftar boyutu çünkü ben Trabzonspor'un en önemli sorununun, takımın başarısının hatta şampiyonluğun önündeki en önemli engelin taraftar olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle Trabzonspor taraftarıyla kimleri kastettiğime bir açıklık getirmem gerek çünkü kocaman bir kütleyi toptan eleştirmek, suçlamak pek sağlıklı olmaz. Benim kastettiğim ve eleştirdiğim kesim daha ziyade eski nesil: Yani 40 ve üzeri yaşlarda olan grup. Bu nesil şampiyonluk görmüş olup, kafa, zihniyet, dünyaya bakış, futbol anlayışı gibi noktalar çerçevesinde hâlâ 1980'lerde kalmış bir nesil bence. Liglerde şikenin kol gezdiği, siyasetin, paranın, gücün futbola etki ettiği ve sonucu belirlediği, şampiyonluğun böyle süreçler sonucunda alındığı, mafya-vari ilişkilerin, kabalığın, vulgarlığın hâkim olduğu bir dönem bu. Bu nesil de böyle bir Türkiye'de, böyle bir altyapıda sosyalleşmesini gerçekleştirmiş bir nesil. Onların şu anda da dünyaya bakışlarını, futboldan ne anladıklarını belirleyen en önemli faktör bu altyapı. Onların gözünden baktığınızda bugün olanlar şöyle yorumlanıyor:

1) Şampiyon olmak isteyen takım her maçını kazanmalıdır. Bir maç dahi kaybetmemelidir. Hatta kaybetmek ne kelime, berabere bile kalmamalıdır. Bütün maçlar kazanılmalıdır.

2) Hakemler satın alınabilecek varlıklardır. Parayı veren düdüğü çalar. Hangi başkan ekonomik olarak daha güçlüyse, o başkan araya girip, istediği hakemi satın alabilir. Trabzonspor hakem hatasından puan kaybederse bunun açıklaması böyledir.

3) Siyaset ve siyasetçiler futbolu etkiler. Eğer yukarılarda Trabzonspor'lu "büyüklerimiz" varsa, şampiyonluk geliyor demektir.

4) Küfür serbesttir. Futbolculara hakaret etmek taraftarın en doğal hakkıdır.

5) Bu nesil, bilete verdiği 30-40 TL ile sanki bütün stadı, futbolcuları ve hatta teknik direktörü satın aldığını düşünür ve oturduğu yerden maça, oyunculara, teknik direktöre, futbola bu zihniyetle bakar. Dolayısıyla kendince gördüğü her yanlış pasta, her yanlış vuruşta futbolcuya, her yanlış taktikte teknik direktöre hakaret edebilmeyi, küfredebilmeyi kendisinin hakkı olarak görür. Verdiği 30-40 TL ile stadı da satın aldığını düşündüğü için koltukları kırmakta, etrafına zarar vermekte, yerlere tükürmekte ve çekirdekleri yerlere atmakta serbest olduğunu düşünür.

6) Futbolda olduğu gibi insanlar arasındaki ilişkilerin de güç, para, şiddet, şike, hile, yalan vs. gibi araçlarla yürüdüğünü düşünür. O yüzden stada girdiğinde ister kendi takımının taraftarı olsun, ister rakip takımın taraftarı, onlara hep bu gözlükler çerçevesinde bakar. Stada girdiğinde biletinde yazan numaraya değil de, istediği yere oturabileceğini düşünür. Oturduğu koltuğun sahibi geldiğinde ona kabadayılık taslar. Eğer iş ileri giderse tehdit eder, güç kullanır, dövmeye kalkar. Kabalıkla, barbarlıkla başkalarının haklarını gaspedebileceğini ve meseleleri bu şekilde çözebileceğini düşünür.

Liste daha uzatılabilir, ama bu tür insanlar hakkında düşünmek, konuşmak ve yazmak bile midemi bulandırıyor. 6-7 sene öncesinde futboldan soğumama neden olan bu tür insanlar ve onların futbola, dünyaya, hayata, diğer insanlara bakışlarıydı. İki sene önce işlerin biraz daha düzeldiğine kanaat getirerek tekrar futbola ısınmaya başladım, ama Ankaragücü maçının son anlarında Burak'ı ıslıklayan kendini bilmezleri gördüğümde kanın beynime sıçramasıyla tekrar başladığım yere döndüm diyebilirim. Ama bu sefer bırakıp gitmeyeceğim. Bu sefer ben de elimden geleni yapacağım. Yazarak, kendi görüşlerimi ifade ederek meydanın boş olmadığını göstereceğim. Sadece ben değil; benim gibi düşünen herkes. Bunu yaparken de, Burak'ın ligin ilk yarısında ne kadar iyi oynadığından, kaç gol attığından falan bahsetmeyeceğim. Bunların hiçbirini yapmayabilirdi de ve yine de o tribünde koltuğunda rahat rahat oturan, çekirdek çitleten, tiyatro seyreder gibi maç seyreden ve kendisini taraftar zanneden varlıkların yuhlamalarını, ıslıklamalarını haketmezdi. O bir insan, o bir futbolcu; o çıktı ve mücadelesini yaptı, elinden geleni yaptı. Kimsenin, verdiği 30-40 TL ile başkasına hakaret edebilme hakkını da satın aldığını, bir futbolcuyu isterlerse yuhlayarak toplu linçe uğratabileceklerini düşünmeye hakkı yok. Bunu o kişiler henüz bilmiyor olabilirler, ama öğrenecekler! Bu takımın, onların babalarının malı olmadığını öğrenecekler. Beğenmiyorlarsa, izlemesinler, maçlara gelmesinler. Böylesi Trabzonspor için çok daha yararlı olur. Kimsenin, onların yuhalamalarına, oturdukları yerden maç izlemelerine, çekirdek çitletmelerine, tatminsizliklerine, beğenmezliklerine ihtiyacı yok. Onlar evlerinde oturup, kendi hallerine üzülsünler; bu onlara yeter de artar bile.

Hiç yorum yok: